BELGRAD & NOVI SAD (SIRBİSTAN) GEZİ NOTLARI
Planlarımızda Sırbistan’a gitmek yokken
Pegasus’tan ucuz bilet bulmamızla beraber bir anda tatil planı
yapıverdik :) Kurban bayramını değerlendirip 5 günlük kısa bir
kaçamak yaptık.. Gidilecek yerleri anlatmadan önce Sırbistan’la ilgili birkaç
bilgi paylaşmak istiyorum. Belgrad’da beni en çok şaşırtan tabi ki savaş oldu..
Birkaç bina savaş unutulmasın diye savaştan kalma haliyle şehrin ortasında
kendini gösteriyor. Bizim tarihimizde de çok savaş varken aslında bizim
neslimize ne kadar uzak olduğunu anlıyorsunuz. Sokakta yürüyen birçok insanın
(savaş için haklı haksız ayrımı yapmadan) savaş gördüğünü düşünmek dolaşırken insanın
tüylerini ürpertmeye yetiyor. Savaş sonrasında çok da toparlanamamış bir
ülkeyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Ekonomik olarak toparlanamamaları hemen
belli oluyor. Ülke bizim için çok ucuz. Ancak TL bozdurmak maalesef mümkün
değil, Euro veya dolar ile gitmek kolaylık olacaktır. 1 euro yaklaşık 119 dinar
yani eylül 2015 itibariyle 1 TL = 34,5 dinar, Mayıs 2022 itibariyle de 1 TL=7 dinar :( diyebiliriz.
Belgrad’da çok güzel bir toplu taşıma
ağı var bu nedenle taksiye çok ihtiyacınız olmayacaktır ancak taksi kullanmak
gerekirse çok pahalı olmadığını ve pazarlık yapıp önceden fiyat
konuşabileceğinizi de akılda tutmakta yarar var :) Toplu taşımaya
gelince günlük limitsiz kart 280 dinar (80 Dinar da deposito bedeli)ancak kimse
kart basmadığı için bu kartı almanıza çok gerek olmadığını söyleyebilirim :) biz
ilk gün aldık ve kartı her bastığımızda bize uzaylı gibi baktılar sonraki 4
günde hiç kart almadık.. Yani günlük toplu taşıma masrafını “0” olarak
hesaplayabilirsiniz :)
Sırplar çok yardımsever.. Neredeyse herkesin İngilizce bildiğini söyleyebiliriz.
Ancak yaşlı nüfus yerine daha gençlere adres veya yol sormakta fayda
var :) Elinizde haritayla bakınırken görününce hemen gelip yardıma
ihtiyacınız olup olmadığını soruyorlar. Yol için neredeyse her durakta harita
ve hangi yönde olduğunuza dair oklar var ve bilmeyen için çok yardımcı oluyor.
İki kere kaybolup aynı yere gittiysek de :) ulaşım konusunda hiç de
zorluk çekmedik. Şehirde metro yok ancak çok güzel hatlara sahip tramvay ağı
var, otobüsle de birleşince küçük bir şehir olduğunu da düşünürsek ulaşım en
son yaşayacağınız zorluk olacaktır.
Sırbistan ilkim olarak bize çok da uzak
değil. Gittiğimiz ilk 2 gün 27C’yken sonraki günler 20C civarındaydı. Çok
yağmur yağsa da biz sanırım güzel bir tarih seçtiğimiz için sadece bir gün yağmur
gördük. Ülkenin yemyeşil olmasının sebebi de bu yağmurlar.. İstanbul’un
kahverengi ve karmaşık havasından sonra huzur bulduk diyebiliriz.
Sokaklar çok boş görünse de gayet güvenli olduğunu söyleyebiliriz.
Akşam karanlıkta bile rahatça yürüyen çocukları görünce siz de ister istemez
rahatlıyorsunuz. Otogar dışında rahatsız olacağınız bir yer yok diyebiliriz.
Sırbistan’ın en kötü yanı sanırım kapalı alanlarda sigara
içilebiliyor olması. Biz sigara içmeyen bir çift olarak kapalı mekana gitmek
zorunda kaldığımızda çok sıkıntı çektik. Farkında olmadan temiz hava sahasına
çok alışmışız :) Tabi rahat nefes alabilmenin yanı sıra
kıyafetlerinizin sigara kokması da ayrı bir dezavantaj :(
Alkol sevenler için Sırbistan’ın en ünlü içkisi Rakija(Rakiya)..
Meyve aromalı olanlarının yanı sıra sade olanları da var. Sek ve shot olarak
içilen bu içki çok sert olduğu için denemeden almamanızı tavsiye ederim.
Sırbistan için özet bir şey söylemek
gerekirse kuruyemiş satan İvana Sert ve yer süpüren Adriana Lima’nın olduğu
ülke diyebiliriz :) Kızların çok güzel ve ince olduğu, erkeklerin de
çirkin olmadığı bir ülke diyebiliriz.
1.GÜN
Sabiha Gökçen havaalanından Pegasus ile
yaklaşık 1 saat 20 dk’lık bir yolculuk sonrasında Belgrad Nikola Tesla
Havaalanına iniş yapıyoruz. Uçaktan iner inmez ön pasaport kontrolünden
geçiyoruz. Vizesiz olması sebebiyle polisin bazen zorladığını söyleyebiliriz.
Polisle rahat konuşup rahat geçmek ve özellikle otel rezervasyonuyla dönüş uçak
biletinizin yanınızda olması çok önemli. Polis yanınızdaki para miktarını bile
sorabiliyor panik yapmadan cevap vermenizi öneririm.
Yolculuğun kısa olması bir avantajken 1
saatlik saat farkından dolayı gününüzden sadece 20 dakikanın gittiğini görmek
insana ayrı bir enerji veriyor. Havaalanı küçük olduğu için hemen pasaport
kontrolünden geçip valizlerimizi aldık. En ucuz ve en hızlı merkeze ulaşım yolu
A1 minibüsleri. Minibüs bilet fiyatı 300 dinar veya 3 euro. Havaalanında kur
düşük olduğu için çok fazla Euro bozdurmamanızı ancak minibüste daha avantajlı
olduğu için az da olsa bozdurmanızı tavsiye ederim. Yaklaşık 40 dakikalık bir
yolculuk sonrası son durak olan TRG SLAVIJA meydanına ulaşıyoruz. Slavija
(slaviya diye okunur) meydanı Belgrad’ın en meşhur meydanlarından biri. Hem
ulaşım açısından hem de casino veya restaurant için bu meydana gelmenizi
tavsiye ederim. Otelimizin Smokvica (smokvisa) B&B Slavija meydanına çok
yakın.(Adres:Molerova Caddesi no:33) 5 dk yürüdükten sonra otelimize geliyoruz
ve beklediğimizden çok daha güzel bir otelle karşılaşıyoruz. Alt katı ve
bahçesi restaurant olan Smokvica’da sadece 9 oda var. Biz 9 numaralı odada
kaldık :) erken check-in için yazmıştım booking aracılığıyla onay da
gelmişti. Odamız hazırdı ama işlemler için pasaportlarımızı verdik ve hoş
geldin içeceği için bizi bahçeye aldılar. “welcome drink” olarak limonata
geldi, okumuştum Smokvica’nın limonatalarının ve yemeklerinin ünlü olduğunu
ancak bu kadar mükemmel bir limonatanın geleceğini hiç düşünmemiştim.
Mayıs 2022 seyahatimizde ise Smokvica'nın Gospodar Jovanova 45 adresinde bulunan diğer şubesinde konakladık. Molerova caddesindeki artık otel olarak hizmet vermiyor bu nedenle otel olarak tek şube kalan bu şubeyi de şiddetle tavsiye ederim. Kalemegdan'a yakın olduğu için de ayrıca tercih sebebi olabilir.
Keyifle limonata
içtikten sonra odamıza çıktık. Çok şirin, küçük ama hayatımda gördüğüm en güzel
odalardan biriydi. Tertemiz ve çok kullanışlı. Odada kahve makinesi ve espresso
vardı. Hemen ayılmak için espressomuzu yaptık ama iş günü sonrası erken kalkıp
gelmek bizi farketmeden yormuş. Biraz uyuyalım ondan sonra çıkalım dedik.
Uyandığımızda hava kararmıştı ama azimliydik ve çıktık :) Slavija
meydanına indik ve Sırbistan’ın en meşhur yemeklerinden biri olan cevapi(kebap)
yemek için Grill Rankovic’e gittik. Şiş kebap çok büyüktü ben bitiremedim ama
çok lezzetliydi. Deligradcka caddesinden kocaman ışıklı bir mekan, mutlaka
gözünüze çarpacaktır. 2 şiş kebap ve 2 kolaya 540 Dinar verdik. Hem ucuz hem de
yerel bir lezzetti. Biraz çevrdeki sokakları dolaştıktan sonra otelimize
döndük. Ertesi gün için Ada Ciganlija’ya gitmeye karar vermiştik o yüzden erken
kalkmamız gerekiyordu :)
2.GÜN
Sabah erkenden kalkıp Slavija meydanına yürüdük ve ordaki duraktan
3 numaralı tramvay ile fair durağına (cajam) gelip 51 veya 511 numaralı
otobüsle “Ada Ciganlija” durağında inebilirsiniz. Merkeze çok yakın olduğu için
Sırplar tarafından özellikle yüzmek için çok tercih edilen ve genellikle
öğleden sonra kalabalık olan ada gerçekten çok güzel.. Erken gittiğimiz için
birçok mekan boştu. Diğerlerine göre biraz daha dolu olan bir mekan seçtik ve
şezlonglarımızda hemen yerimizi aldık. Şansımıza hava 30C’ydi. İlk önce nehir
bize soğuk gelse de biraz güneşlendikten sonra dayanamadık ve kendimizi buz
gibi nehre attık :) Su temiz olduğu için bütün balıklar çok net bir
şekilde görünüyordu :) benim için biraz ürkütücü olsa da nehrin
soğukluğu daha cazipti ;) Biraz yüzdükten sonra limonata söyledik tabi
Smokvica’daki kadar güzel değildi ama yine de bizi mest etmeye yetti. Saat 1
civarında yemeğimizi söyledik. Garsona sorduk işin aslı ne yesek daha güzeldir
diye. Bize “Beef Soup” tavsiye etti, porsiyonların büyük olduğunu bildiğimiz
için tek bir porsiyon söyledik.
Bizim tavuk suyuna
çorbamıza benziyor ancak kesinlikle daha lezzetliydi. Çorba sonrası da “Serbian
Pizza” söyledik, acı olduğu konusunda garson uyarmıştı ama bu kadar
olabileceğini tahmin etmemiştik. “Rocket” adını verdikleri inanılmaz acı
biberlerden koyuyorlar pizzalara ve yemeklere.. Eğer acı sevmiyorsanız ya da
yiyemiyorsanız mutlaka çıkarttırmalısınız. Yemek ve limonatalar için yaklaşık
2500 dinar ödedik. Biraz keyif yaptıktan sonra adayı dolaşmak için bisiklet
kiraladık. Bisiklet kiralama ücreti 1 saat 200 dinar, 2 saat 400 dinar, tüm gün
500 dinar. Ada çok da küçük olmadığı için tamamını gezebileceğimizi
düşünmediğimiz için 1 saat kiraladık ve bize yetti de 😁
Yüzmenin, bisikletin ve güneşin bizi yorduğunu farkedip merkeze
dönmeye karar verdik. Yine geldiğimiz gibi 51 numaralı otobüsle “fair” durağına
gittik oradan da otobüsle Cumhuriyet meydanına (TRG Republike) gittik.
Slavija meydanından biraz daha büyük
olan bu meydan daha hareketli ve daha canlı. Şu anda yıkılmış olan ancak
önceden çok bilinen Stambol Kapısı bu meydandaymış. Meydanda bulunan Prens
Mihailo anıtı halen İstanbul’u işaret etmektedir. Prens Mihailo anıtının hemen
arkasında ulusal müzeyi görebilirsiniz. Pazar günleri ücretsiz ziyaret
edilebilen bu müze maalesef eylül 2015’te ziyarete kapalıydı. Belgrad’ın
neredeyse tüm kiliseleri ve müzelerinde restorasyon çalışmaları var. Ulusal
müze de restorasyon çalışmaları nedeniyle gezemediğimiz müzelerden biri.
Meydanda ordu evini ve opera binasını da görebilirsiniz. Akşam saatlerinde çok
şık insanları görebileceğiniz ve kalabalığına şaşırabileceğiniz opera görülmeye
değer..Meydan Knez Mihailova caddesinin de başlangıcı aynı zamanda. Bu cadde
İstanbul’daki Bağdat caddesine çok benziyor. Aynı markaları bulmanız da mümkün
ancak fiyatların özellikle giyim konusunda aynı olduğunu söyleyebilirim. Knez
Mihailova caddesine ertesi gün gideceğimiz için hemen rotamızı yine meydanla
kesişen caddelerden biri olan trafiğe kapalı Skadarlija (Skadarliya) caddesine
çevirdik. Skadarlija caddesi sanırım Belgrad’ın en güzel caddesiydi. Capcanlı,
çiçeklerle süslenmiş bir cadde.. Arnavut kaldırımlı bu caddeye Sırplar
“Bohemian Quarter” da diyorlar. Geleneksel Sırp meyhanelerini, gece klüplerini,
hediyelik eşya satan tezgahları bulabileceğiniz bu sokak akşamları çok daha
canlı ve keyifli.. Sokağın başında ve sonunda bulunan Ay’ı işaret eden
tabelalar turistler için oldukça popüler.. Bir fotoğraf için bile olsa mutlaka
uğramalı!!
Skadarlija sokağından sonra tekrar meydana çıkıyoruz. Müze,
tiyatro dışında meydanın en önemli özelliklerinden biri çok fazla restauranta
sahip olması. Bu restoranlardan en ünlüsü hemen Prens Mihailo anıtının solunda
bulunan “Boutique”. Fiyatları Belgrad standartlarının biraz üstünde olsa da
İstanbul’a göre uygun olduğunu söyleyebilirim. Bir anda yağmurun bastırmasıyla
kendimizi hemen bahçesine attık. Bir arkadaşımızın tavsiyesi üzerine bademli
kremalı makarna ve 3’lü mini hamburger söyledik.. Hamburgerlerin ve makarnanın
tadını anlatabileceğim bir kelime yok sanırım :) Özel soslu
hamburgerler gerçekten doyurucu ve çok lezzetliydi. Aslında krema sevmeyen bir
insan olarak o makarnayı nasıl iştahla yedim ben de
bilmiyorum :):):) Kesinlikle Belgrad’a yolunuz düşerse Boutique’de
yemek yemenizi tavsiye ederim. Özellikle bahçesinde meydana karşı yemek yemek
ayrı bir keyifti. Meydan aynı zamanda otobüs ve tramvayların ilk durakları
olduğu için ulaşım açısından da rahat ve önemli bir nokta.
Çok yorulduğumuzu farkedip çok geç olmadan otelimize döndük :) Saat birçok insan için geç olmadığı için otelimizin altında bulunan restaurant inanılmaz doluydu ve odalar sadece bir üst katta olduğu için tüm gürültü odadan duyuluyordu :) Bizim için çok problem olmasa da herkes için aynı durum geçerli olmayabilir..
3.GÜN
Çok yorulduğumuzu farkedip çok geç olmadan otelimize döndük :) Saat birçok insan için geç olmadığı için otelimizin altında bulunan restaurant inanılmaz doluydu ve odalar sadece bir üst katta olduğu için tüm gürültü odadan duyuluyordu :) Bizim için çok problem olmasa da herkes için aynı durum geçerli olmayabilir..
3.GÜN
Sabah erkenden kalkıp düştük yollara :) Hava biraz daha
soğuktu ama gezmemize engel de olmadı.. Sosyal medyadan bir arkadaşımızın da
Belgrad’da olduğunu öğrenince hemen arayıp buluşalım dedik, onun da gitmediği
Taşmeydan (Taşmajdan) ve Nikola Tesla Müzesi’ne gitmeye karar verdik. Otelimiz
hem Taşmeydan’a hem de Nikola Tesla Müzesi’ne yürüme mesafesinde olduğu için 2
dk sonra Taşmeydan’daydık. Taşmeydan yolu üzerinde güzel kokular gelen bir
pastaneye attık kendimizi ve hemen üstü çikolata kaplı kocaman kruasanlardan
birer tane aldık (yaklaşık 85 Dinar). Savaş anıtlarının da olduğu meydan yemyeşil ve çocuk parkı doluydu. Tüm ülkedeki çocuk
parklarında dünyanın en tatlı salıncakları ve oyuncakları vardı.
Sanki
savaşa (haklı haksız diye sorgulamıyorum tabi ki) inat çocuklarını mutlu etmek
için her yere park yapmışlar ve günün her saati o parkları doldurup çocuk sesli
yükselsin istemişler.. Biraz parkta vakit geçirdikten sonra St. Mark Kilisesi'ne
gittik. Tüm Sırbistan’da olduğu gibi restorasyon çalışmaları vardı. Kiliseyi de
dolaşıp Nikola Tesla Müzesi'ne gittik.
Nikola Tesla
Müzesi pazartesi günleri kapalı, Pazar günü ise 13:00’e kadar açık ve diğer
günler saat 14:00’de İngilizce tur var. Giriş ücreti kişi başı 500 Dinar, Mayıs 2022 itibariyle 800 RSD olmuş. . Küçük bir müze olsa da bize kattıkları büyüktü.. Tesla’nın en önemli
buluşlarından biri olan “elektriğin kablosuz iletimi”ni görmek çok değişik bir
deneyimdi. Önce Tesla belgeselini izledik sonra deneylere katıldık, Belgrad bizim için bir tık daha yükseldi :) Müzeye
giderseniz mutlaka deftere Türklerin yazdıklarını okumalısınız :)
Müze sonrası St. Sava Kilisesine gidiyoruz. Avrupa’nın en büyük
ikinci Ortodoks kilisesi bizi çok etkiliyor. Restorasyonda olmasına rağmen
içeri girip gezebiliyoruz. Gezdiğimiz en güzel en etkileyici kiliselerden
biriydi.
Sava kilisesi önünde
çok fazla hediyelik eşya satan veya Rakija satan tezgahlar bulabilirsiniz.
Yaklaşık 100 Dinar’a magnetimizi alıp Belgrad’ın en önemli yerlerinden birine
Kalemeydan’a (Kalemegdan) gittik. Kalemeydan’a giden otobüsler
19,21,22,29,29,31 ve 41. Otobüslerin son durağı “Studentsk Park”. Çok
büyük bir alanda bulunan bir kale ve yine o kalenin için yeşilliklerle dolu bir
manzara. Sava ve Tuna nehirlerinin birleşimini, nehirlerin sakinliğini,
muhteşem yeşilliklerle dolu Belgrad’ı ve huzuru buradan görebilirsiniz. Kaleye
doğru çıkarken yolunuzun üstünde savaş ve işkence müzelerini görebilirsiniz.
Savaş müzesi açık bir alanda çok eski ve yeni savaş araçlarını bir arada
görebilirsiniz. İşkence müzesini görmek isteyeceğimizden pek emin olamadık biraz
korkutucu görünüyordu o yüzden gitmedik ama sanıyorum ücretli bir girişi vardı.
Savaş müzesini dolaştıktan sonra kalenin içine doğru yürüdük ve karşımıza çıkan
manzaranın keyfini çıkarmak için küçük bir büfeden nescafe’lerimizi aldık, bir
ağacın altındaki bankta oturup sessizliğin (şehrin gürültüden uzak oluşunun)
tadını çıkardık.. Sava ve Tuna manzarasına karşı fotoğraflarımızı çektik sonra
Fortress bölgesine doğru yürümeye başladık.
Ülkenin en güzel yerlerini keşfettiğimize emindim.. Uzun süre
geçirdikten sonra dönmeye karar verdik, çıkışa doğru yürürken küçük bir gezi
treni dikkatimizi çekti. Yağmur da çiselemeye başlayınca atladık trene (140
Dinar) ve Kalemeydanı bir de trenle gezdik. Tren yolculuğu bitince
Kalemeydan’dan yürüyerek Knez Mihailova caddesini gezmeye başladık.
Kalemeydan Knez Mihailova caddesiyle
Cumhuriyet meydanına bağlanıyor. Bu cadde dil kurslarının, alışveriş
dükkanlarının, cafelerin olduğu capcanlı bir cadde. Trafiğe kapalı olması
gezinin tadını daha da arttırıyor. Belgrad’ın en önemli özelliklerinden biri ücretsiz
şehir turlarının olması. Tüm haritaları ve broşürleri bu caddedeki turist
ofisinden (No:6) bulabilirsiniz. Bu turların en güzeli “free walking tour”
denilen şehrin neredeyse büyük bir kısmının yürüyerek dolaşıldığı tur. Her gün
11:00 ve 16:00’te Cumhuriyet meydanından başlıyor turlar.. Biz çoğu yeri
gezdiğimiz için tura katılmadık ama katılan arkadaşlarımız gerçekten çok güzel
olduğunu birçok ülkeden insanlar tanıdıklarını söylediler. Diğer ücretsiz tur
ise Zemun turu. Her cumartesi yine Cumhuriyet meydanından başlayan tur için
sadece otobüs bileti isteniyor. Zemun ile ilgili tüm detayları 5. günde
bulabilirsiniz :)
Knez Mihailova caddesinden Cumhuriyet meydanına, oradan da
“Supermarket” e gittik. Supermarket isminin aksine bir concept mağaza.. Çok şık
kıyafetler, concept ürünlerin yanı sıra yemek yiyip kahve içebileceğiniz bir
mekan.. Belgrad’a gitmişken mutlaka görmenizi tavsiye ederim.
Adresi:Visnijiceva Caddesi no:10..
Supermarket’ten sonra deli gibi acıktığımızı fark ettik ve
kendimizi yine Cumhuriyet Meydanındaki Boutique’te bulduk. O kadar acıkmıştık
ki kocaman birer hamburger söyledik. İki porsiyon ”Boutique Burger”, iki kola
ve bir kahveye 2345 Dinar ödedik. Çok dolaşmaktan halimiz kalmamıştı otele
dönecek kadar bile enerjimizin kalmadığını anladık ama
mecburduk :) Ertesi gün erken kalkacağımız için erken başladığımız
günü çok geç olmadan noktaladık.
4.GÜN
4.günümüze çok erken başladık.
Belgrad’dan yaklaşık 1,5 saat uzaklıkta olan Novi Sad’a (Voyvodina özerk
bölgesinin başkenti) gitmek için otogara gittik. Otogara Slavija meydanından 78
veya 83 numaralı otobüslerle ulaşmak mümkün. Otogarda çok fazla kalabalık
olması sebebiyle dikkatli olunması gerekiyor. Önceden bilet almadığımız için
hemen gişelere gidip biletlerimizi aldık. Otobüs bilet fiyatları saatlere göre
farklılık gösteriyor. Gidiş biletimizi 770 Dinar’a, dönüş biletimizi ise 690
Dinar’a aldık. Daha fazla para vermemize rağmen gidiş otobüsümüz sanırım
dünyanın en kötü otobüsüydü :):):) koltuklar çok eski, camlardan
dışarısı görünmüyor ve içerisi çöp doluydu. Ama yine de yeni bir şehir
göreceğimiz için heyecanlıydık. Novi Sad Osmanlı sınırlarına girmemiş,
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na dahil olmuş bir şehir. Bu mimarisinde de
hemen göze çarpıyor. Otobüs’ün Novi Sad’da tek durağı var o da otogar.
Otogar’dan 4 numaralı otobüse biniyoruz (55 Dinar) ve merkeze gidiyoruz.
Merkeze yaklaşınca yol üzerinde sinagog karşısında turist ofisine gitmek için
en yakın durakta iniyoruz. Turist ofisine gidiyoruz ve görevli bayan çok
yardımcı oluyor bize. Haritalar, broşürler vs alıyoruz. Gidilecek tüm yerleri
harita üzerinden işaretleyip nasıl gidebileceğimizi anlatıyor. Çok hazırlık
yapmadığımız için çok seviniyoruz. Otogarda tanıştığımız ve hemen kaynaştığımız
2 arkadaşımızla birlikte önce Petrovaradin bölgesine gitmeye karar veriyoruz.
Otobüse binmeden çevreyi de görebilmek için yürüyerek Tuna nehrinin üzerinden geçiyoruz.
10 dakikalık yürüme mesafesinden sonra “Petrovaradin Fortress” bölgesine
ulaşıyoruz.
Köprüyü geçer geçmez
saat kulesi hemen görünüyor, saat kulesini takip ederek yukarı doğru tırmanmaya
başlıyoruz. Hepimiz açlıktan perişan olduğumuz için önce yemek yiyebileceğimiz
bir restaurant arıyoruz. Yukarıya çıkar çıkmaz manzaraya hayran kalıyoruz ama o
kadar açız ki kendimizi ilk bulduğumuz restaurant’a atıyoruz. Hava soğuk olduğu
için kapalı bir alan seçiyoruz ve hemen siparişlerimizi veriyoruz. Bir pizza bir
de et yemeği sipariş veriyoruz, iki içecek+çorba+yemekler için 2335 Dinar
ödüyoruz. Biraz muhabbet biraz keyif sonrası fotoğraf çekmek için manzaraya
koşuyoruz. Hava o kadar soğuktu ki koşarak fotoğraf çektirmek zorunda kaldık:) Ama manzara inanılmazdı.
Fotoğraf sonrası
tekrar yürüyerek aşağıya indik ama bu sefer merkeze otobüsle gidip biraz
vakitten tasarruf yapmak istedik :) İlk gelen otobüse (61 ve 62 numara) binip merkeze
(Starigrad bölgesi) gittik.. Starigrad bölgesi de en az manzara kadar güzeldi..
Avusturya- Macaristan mimarisinin tarihle birleştiği meydan bizi çok etkiledi.
Roman Katolik kilisesine sonra da St.George Ortodoks kilisesine gittik.
Meydanda turladıktan sonra Dunavska Caddesine doğru yürümeye başladık. Caddeye gelince kahve ve tatlı molası verdik. Bir tatlı, iki kahveye yaklaşık 675 Dinar ödedik. Çok da fazla gezmemiştik ama hava kararmıştı, çok geç olmadan Belgrad’a dönelim istedik ama önce meydanın gece ışıklandırmasıyla fotoğraf çektirdik sonra da büyük bir market bulup alışveriş yaptık. Bol bol Sangria aldık :) 1,5 litre İspanyol Sangria’sı yaklaşık 325 Dinar. Alışveriş sonrası tekrar 4 numaralı otobüse binip otogara gittik, 20:35 otobüsüyle Belgrad’a döndük. Otogar’dan otele gittiğinizde saat 22:30 civarıydı ve bitmiştik. Son bir günümüz kaldığı için hemen dinlenip sabah erkenden otelden çıkmak istiyorduk.
Meydanda turladıktan sonra Dunavska Caddesine doğru yürümeye başladık. Caddeye gelince kahve ve tatlı molası verdik. Bir tatlı, iki kahveye yaklaşık 675 Dinar ödedik. Çok da fazla gezmemiştik ama hava kararmıştı, çok geç olmadan Belgrad’a dönelim istedik ama önce meydanın gece ışıklandırmasıyla fotoğraf çektirdik sonra da büyük bir market bulup alışveriş yaptık. Bol bol Sangria aldık :) 1,5 litre İspanyol Sangria’sı yaklaşık 325 Dinar. Alışveriş sonrası tekrar 4 numaralı otobüse binip otogara gittik, 20:35 otobüsüyle Belgrad’a döndük. Otogar’dan otele gittiğinizde saat 22:30 civarıydı ve bitmiştik. Son bir günümüz kaldığı için hemen dinlenip sabah erkenden otelden çıkmak istiyorduk.
Novi Sad’ın en güzel yanı şehrin her
yerinde ücretsiz Wi-Fi olmasıydı. Eylül 2015 itibariyle Wi-Fi kullanıcı
adı:gost, şifresi: gost. Şifre ve kullanıcı adı haritaların üst sağ köşesinde
yazılı :)
5.GÜN
Son günümüz olmasının hevesiyle
erkenden kalkıp düştük yollara.. Emektar haritamız yıpranmıştı ama hala
gitmediğimiz noktalar vardı.. Hemen otelden çıkıp kendimize bir pastane
(pekara)bulduk. Biraz börek ve kruasan aldık. Sanırım bizim için Belgrad’ın en
çekici yanı mis gibi kokan pastaneleri oldu. Slavija meydanından Zemun’a giden
bir otobüse bindik (83 numara). Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuk sonrası
Janos Hunyadi’s Tower’a en yakın durakta indik. Zemun Belgrad’ın bir semti
olmasına rağmen daha yeşil, daha sessiz ve daha güzeldi. Otobüsten indikten
sonra önce kuleye sonra da Ortodoks kilisesine gittik. Pazar ayinine denk
geldiğimiz için çok kalabalıktı ve kiliseyi gezemedik. Tuna kenarında çok güzel
kafeler vardı. Hava soğuk olduğu için açık havada oturamazdık ama kafeler
arasında gezmek, nehrin sabah sakinliğini görmek çok güzeldi..
Kısa bir gezi sonrası
trafiğe kapalı olan Masarikov meydanını, Magistratski meydanını, Veliki
meydanını turladık. Şansımıza bir de semt pazarına denk geldik ve hemen
kendimizi kalabalığın arasında attık. Genellikle gittiğimiz ülkelerde semt
pazarlarına gidip insanları ve yemek kültürlerini keşfetmek çok hoşumuza
gidiyor. Semt pazarından sonra Gospodska Caddesine gittik. Meydana bakan küçük
ve şirin bir kafe bulduk. Cafe Codexte bir kahve molası verdikten sonra tekrar
merkeze dönmek için 83 numaralı otobüse biniyoruz.
Haritamızı açıyoruz ve gitmediğimiz
bir-iki yeri işaretliyoruz. Hemen otobüse atlayıp St. Michael’s Kilisesine
gidiyoruz. Gittiğimizde ikizlerin vaftiz törenine denk geliyoruz. Ailenin
heyecanını ve ilk vaftizimizi biraz izleyip daha sonra tam karşıdaki Prenses
Ljubica’nın konağına gidiyoruz. Giriş ücreti olmayan bu konakta Osmanlıyı
yaşamanız kaçınılmaz.. Mobilyalar, işlemeler, perdeler, resimler tamamen bize
tanıdıktı.. Çok vakti olanların tercih edebileceği iki lokasyondu. Zemun'a taksi Mayıs 2022 itibariyle yaklaşık 800 RSD, ancak mutlaka taksicilerle görüşün, dolandırılma ihtimaliniz çok yüksek.
Bütün gezi notlarında yer alan bir
restaurant’a çok yakındık ve mutlaka denememiz gerektiğini düşünüp
“Questionmark”a gittik. Konsept güzel olsa da mekanın küçüklüğü, sigara
içilmesi ve garsonların ilgisizliği mekanın tüm cazibesini yok ediyor. Ben
limonata içiyorum, eşim de yerel bir kahve söylüyor. Yaklaşık 600 Dinar ödeyip
hızla mekandan uzaklaşıyoruz :) herkes çok güzel olduğunu yazsa da
ikimizin de hoşuna giden bir mekan olmadı.
Questionmark sonrasında yemek için
Belgrad standartlarının üstünde olan “Manufactura”ya gidiyoruz. Belgrad
şemsiyelerinin de bulunduğu şirin bir sokağa da sahip ancak yağmur sebebiyle
sokağın keyfini çıkaramayıp sadece fotoğraf ile yetinmek zorunda kalıyoruz.
Belgrad’ın tek alışveriş merkezi USCE. Bildiğimiz markaların
bulunduğu bir alışveriş merkezi olduğu için biz gitme gereği duymadık ancak
vaktiniz çoksa veya acil bir ihtiyaç olması durumunda tercih edilebilir.
Havanın kararmasıyla beraber Sava
kilisesinin ışıklandırmasını görmek için çok yağmur yağsa da Sava’ya doğru yola
çıkıyoruz. Daha yoldayken sokak arasından görünen manzarası bile bizi
büyülemeye yetiyor.
Akşam saatlerinde açık olsa da biz sadece dışarıdan keyfini
çıkarıp fotoğraf çektirmeyi tercih ettik. Fotoğraf sonrası yakın olan otelimize
gidip akşam yemeği ile otelimize veda etmek istedik. Limonatalarıyla ünlü olan
restaurantta hemen bir sürahi limonata yanına da patlıcan soslu makarna ve
salata sipariş ettik.
İnanılmaz lezzetli yemeklerimizi yedik
ve yaklaşık 2380 Dinar ödedik. Hemen odamıza çıkıp ertesi günkü uçak için
toplanmaya başladık.
6.GÜN
Sabah erkenden uyanıp 11:10’daki
uçağımız için otelden ayrılıyoruz. Güler yüzle geldiğimiz otelden yine
güler yüzle uğurlanıyoruz. Bugüne kadar kaldığımız en şirin oteli de geride
bırakıyoruz. Slavija meydanına inip Belgrad’ın en ünlü pastanesine gidiyoruz.
Pekara Trpkovic- Nemanjina caddesinde bulunan pastaneyi önündeki kuyruktan ve
kokusundan tanıyabilirsiniz. Havaalanında yemek için birer porsiyon peynirli
börek ve birer tane de çikolatalı kruasan alıp A1’e biniyoruz (300 Dinar veya 3
Euro) yaklaşık 40 dakika sonra havaalanına ulaşıyoruz, daha önceden check-in
yaptığımız için valizimizi verip pasaport kontrolünden geçiyoruz. Kahvaltı
sonrası uçağımız geliyor ve İstanbul’a dönüyoruz.
Keyifli tatiller...
Yorumlar
Yorum Gönder